Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 301 331 361 391 421 451 481 511 541 571 601 631 661 691 721 751 781 811 841 871 901 931 961 991 1021 1051 1081 1111 1141 1171 1201 1231 1261 1291 1321 1351 1381 1411 1441 1471 1501 1531 1561 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 1351 ... 1380 | 1567 - Kök: ذا
1.
[49:1]
yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ tüḳaddimû beyne yedeyi-llâhi verasûlihî vetteḳu-llâh. inne-llâhe semî`un `alîm.يا أيها الذين آمنوا لا تقدموا بين يدي الله ورسوله واتقوا الله إن الله سميع عليم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Elmalılı Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
Y. AliO Ye who believe! Put not yourselves forward before Allah and His Messenger; but fear Allah: for Allah is He Who hears and knows all things.
 Words|
2.
[49:2]
yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ terfe`û aṣvâteküm fevḳa ṣavti-nnebiyyi velâ techerû lehû bilḳavli kecehri ba`ḍiküm liba`ḍin en taḥbeṭa a`mâlüküm veentüm lâ teş`urûn.يا أيها الذين آمنوا لا ترفعوا أصواتكم فوق صوت النبي ولا تجهروا له بالقول كجهر بعضكم لبعض أن تحبط أعمالكم وأنتم لا تشعرون
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Elmalılı Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider.
Y. AliO ye who believe! Raise not your voices above the voice of the Prophet, nor speak aloud to him in talk, as ye may speak aloud to one another, lest your deeds become vain and ye perceive not.
 Words|
3.
[49:3]
inne-lleẕîne yeguḍḍûne aṣvâtehüm `inde rasûli-llâhi ülâike-lleẕîne-mteḥane-llâhü ḳulûbehüm littaḳvâ. lehüm magfiratüv veecrun `ażîm.إن الذين يغضون أصواتهم عند رسول الله أولئك الذين امتحن الله قلوبهم للتقوى لهم مغفرة وأجر عظيم
إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Elmalılı Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
Y. AliThose that lower their voices in the presence of Allah's Messenger,- their hearts has Allah tested for piety: for them is Forgiveness and a great Reward.
 Words|
4.
[49:4]
inne-lleẕîne yünâdûneke miv verâi-lḥucürâti ekŝeruhüm lâ ya`ḳilûn.إن الذين ينادونك من وراء الحجرات أكثرهم لا يعقلون
إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِن وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Elmalılı (Resülüm!) Sana odaların arkasından bağıranların çokları, aklı ermez kimselerdir.
Y. AliThose who shout out to thee from without the inner apartments - most of them lack understanding.
 Words|
5.
[49:6]
yâ eyyühe-lleẕîne âmenû in câeküm fâsiḳum binebein fetebeyyenû en tüṣîbû ḳavmem bicehâletin fetuṣbiḥû `alâ mâ fe`altüm nâdimîn.يا أيها الذين آمنوا إن جاءكم فاسق بنبإ فتبينوا أن تصيبوا قوما بجهالة فتصبحوا على ما فعلتم نادمين
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَن تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ
Elmalılı Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.
Y. AliO ye who believe! If a wicked person comes to you with any news, ascertain the truth, lest ye harm people unwittingly, and afterwards become full of repentance for what ye have done.
 Words|
6.
[49:11]
yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ yesḫar ḳavmüm min ḳavmin `asâ ey yekûnû ḫayram minhüm velâ nisâüm min nisâin `asâ ey yekünne ḫayram minhünn. velâ telmizû enfüseküm velâ tenâbezû bil'elḳâb. bi'se-lismü-lfüsûḳu ba`de-l'îmân. vemel lem yetüb feülâike hümu-żżâlimûn.يا أيها الذين آمنوا لا يسخر قوم من قوم عسى أن يكونوا خيرا منهم ولا نساء من نساء عسى أن يكن خيرا منهن ولا تلمزوا أنفسكم ولا تنابزوا بالألقاب بئس الاسم الفسوق بعد الإيمان ومن لم يتب فأولئك هم الظالمون
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاءٌ مِّن نِّسَاءٍ عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْرًا مِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيْمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Elmalılı Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir.
Y. AliO ye who believe! Let not some men among you laugh at others: It may be that the (latter) are better than the (former): Nor let some women laugh at others: It may be that the (latter are better than the (former): Nor defame nor be sarcastic to each other, nor call each other by (offensive) nicknames: Ill-seeming is a name connoting wickedness, (to be used of one) after he has believed: And those who do not desist are (indeed) doing wrong.
 Words|
7.
[49:12]
yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-ctenibû keŝîram mine-żżann. inne ba`ḍa-żżanni iŝmüv velâ tecessesû velâ yagteb ba`ḍuküm ba`ḍâ. eyüḥibbü eḥadüküm ey ye'küle laḥme eḫîhi meyten fekerihtümûh. vetteḳu-llâh. inne-llâhe tevvâbür raḥîm.يا أيها الذين آمنوا اجتنبوا كثيرا من الظن إن بعض الظن إثم ولا تجسسوا ولا يغتب بعضكم بعضا أيحب أحدكم أن يأكل لحم أخيه ميتا فكرهتموه واتقوا الله إن الله تواب رحيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.
Y. AliO ye who believe! Avoid suspicion as much (as possible): for suspicion in some cases is a sin: And spy not on each other behind their backs. Would any of you like to eat the flesh of his dead brother? Nay, ye would abhor it...But fear Allah: For Allah is Oft-Returning, Most Merciful.
 Words|
8.
[49:15]
inneme-lmü'minûne-lleẕîne âmenû billâhi verasûlihî ŝümme lem yertâbû vecâhedû biemvâlihim veenfüsihim fî sebîli-llâh. ülâike hümu-ṣṣâdiḳûn.إنما المؤمنون الذين آمنوا بالله ورسوله ثم لم يرتابوا وجاهدوا بأموالهم وأنفسهم في سبيل الله أولئك هم الصادقون
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ
Elmalılı Gerçek müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.
Y. AliOnly those are Believers who have believed in Allah and His Messenger, and have never since doubted, but have striven with their belongings and their persons in the Cause of Allah: Such are the sincere ones.
 Words|
9.
[50:2]
bel `acibû en câehüm münẕirum minhüm feḳâle-lkâfirûne hâẕâ şey'ün `acîb.بل عجبوا أن جاءهم منذر منهم فقال الكافرون هذا شيء عجيب
بَلْ عَجِبُوا أَن جَاءَهُمْ مُنذِرٌ مِّنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ
Elmalılı Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir!
Y. AliBut they wonder that there has come to them a Warner from among themselves. So the Unbelievers say: "This is a wonderful thing!
 Words|
10.
[50:3]
eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbâ. ẕâlike rac`um be`îd.أإذا متنا وكنا ترابا ذلك رجع بعيد
أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا ذَلِكَ رَجْعٌ بَعِيدٌ
Elmalılı Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? bu dönüş çok uzaktır."
Y. Ali"What! When we die and become dust, (shall we live again?) That is a (sort of) return far (from our understanding)."
 Words|
11.
[50:11]
rizḳal lil`ibâdi veaḥyeynâ bihî beldetem meytâ. keẕâlike-lḫurûc.رزقا للعباد وأحيينا به بلدة ميتا كذلك الخروج
رِّزْقًا لِّلْعِبَادِ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا كَذَلِكَ الْخُرُوجُ
Elmalılı Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir.
Y. AliAs sustenance for (Allah's) Servants;- and We give (new) life therewith to land that is dead: Thus will be the Resurrection.
 Words|
12.
[50:19]
vecâet sekratü-lmevt bilḥaḳḳ. ẕâlike mâ künte minhü teḥîd.وجاءت سكرة الموت بالحق ذلك ما كنت منه تحيد
وَجَاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ
Elmalılı Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir." denir.
Y. AliAnd the stupor of death will bring Truth (before his eyes): "This was the thing which thou wast trying to escape!"
 Words|
13.
[50:20]
venüfiḫa fi-ṣṣûr. ẕâlike yevmü-lve`îd.ونفخ في الصور ذلك يوم الوعيد
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
Elmalılı Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür.
Y. AliAnd the Trumpet shall be blown: that will be the Day whereof Warning (had been given).
 Words|
14.
[50:22]
leḳad künte fî gafletim min hâẕâ fekeşefnâ `anke giṭâeke febeṣaruke-lyevme ḥadîd.لقد كنت في غفلة من هذا فكشفنا عنك غطاءك فبصرك اليوم حديد
لَقَدْ كُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ
Elmalılı (Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir." der.
Y. Ali(It will be said:) "Thou wast heedless of this; now have We removed thy veil, and sharp is thy sight this Day!"
 Words|
15.
[50:23]
veḳâle ḳarînühû hâẕâ mâ ledeyye `atîd.وقال قرينه هذا ما لدي عتيد
وَقَالَ قَرِينُهُ هَذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
Elmalılı Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der.
Y. AliAnd his Companion will say: "Here is (his Record) ready with me!"
 Words|
16.
[50:32]
hâẕâ mâ tû`adûne likülli evvâbin ḥafîż.هذا ما توعدون لكل أواب حفيظ
هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
Elmalılı Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
Y. Ali(A voice will say:) "This is what was promised for you,- for every one who turned (to Allah) in sincere repentance, who kept (His Law),
 Words|
17.
[50:34]
üdḫulûhâ biselâm. ẕâlike yevmü-lḫulûd.ادخلوها بسلام ذلك يوم الخلود
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
Elmalılı "Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur."
Y. Ali"Enter ye therein in Peace and Security; this is a Day of Eternal Life!"
 Words|
18.
[50:37]
inne fî ẕâlike leẕikrâ limen kâne lehû ḳalbün ev elḳa-ssem`a vehüve şehîd.إن في ذلك لذكرى لمن كان له قلب أو ألقى السمع وهو شهيد
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
Elmalılı Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.
Y. AliVerily in this is a Message for any that has a heart and understanding or who gives ear and earnestly witnesses (the truth).
 Words|
19.
[50:42]
yevme yesme`ûne-ṣṣayḥate bilḥaḳḳ. ẕâlike yevmü-lḫurûc.يوم يسمعون الصيحة بالحق ذلك يوم الخروج
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
Elmalılı O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür.
Y. AliThe Day when they will hear a (mighty) Blast in (very) truth: that will be the Day of Resurrection.
 Words|
20.
[50:44]
yevme teşeḳḳaḳu-l'arḍu `anhüm sirâ`â. ẕâlike ḥaşrun `aleynâ yesîr.يوم تشقق الأرض عنهم سراعا ذلك حشر علينا يسير
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ذَلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ
Elmalılı O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır.
Y. AliThe Day when the Earth will be rent asunder, from (men) hurrying out: that will be a gathering together,- quite easy for Us.
 Words|
21.
[51:11]
elleẕîne hüm fî gamratin sâhûn.الذين هم في غمرة ساهون
الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ
Elmalılı Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.
Y. AliThose who (flounder) heedless in a flood of confusion:
 Words|
22.
[51:14]
ẕûḳû fitneteküm. hâẕe-lleẕî küntüm bihî testa`cilûn.ذوقوا فتنتكم هذا الذي كنتم به تستعجلون
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ
Elmalılı Onlara: "Tadın inkarınızın cezasını, işte sizin acele istediğiniz budur!" denecektir.
Y. Ali"Taste ye your trial! This is what ye used to ask to be hastened!"
 Words|
23.
[51:16]
âḫiẕîne mâ âtâhüm rabbühüm. innehüm kânû ḳable ẕâlike muḥsinîn.آخذين ما آتاهم ربهم إنهم كانوا قبل ذلك محسنين
آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ
Elmalılı Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
Y. AliTaking joy in the things which their Lord gives them, because, before then, they lived a good life.
 Words|
24.
[51:30]
ḳâlû keẕâliki ḳâle rabbük. innehû hüve-lḥakîmü-l`alîm.قالوا كذلك قال ربك إنه هو الحكيم العليم
قَالُوا كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler.
Y. AliThey said, "Even so has thy Lord spoken: and He is full of Wisdom and Knowledge."
 Words|
25.
[51:37]
veteraknâ fîhâ âyetel lilleẕîne yeḫâfûne-l`aẕâbe-l'elîm.وتركنا فيها آية للذين يخافون العذاب الأليم
وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
Elmalılı Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.
Y. AliAnd We left there a Sign for such as fear the Grievous Penalty.
 Words|
26.
[51:52]
keẕâlike mâ ete-lleẕîne min ḳablihim mir rasûlin illâ ḳâlû sâḥirun ev mecnûn.كذلك ما أتى الذين من قبلهم من رسول إلا قالوا ساحر أو مجنون
كَذَلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Elmalılı Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.
Y. AliSimilarly, no messenger came to the Peoples before them, but they said (of him) in like manner, "A sorcerer, or one possessed"!
 Words|
27.
[51:58]
inne-llâhe hüve-rrazzâḳu ẕü-lḳuvveti-lmetîn.إن الله هو الرزاق ذو القوة المتين
إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
Elmalılı Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır.
Y. AliFor Allah is He Who gives (all) Sustenance,- Lord of Power,- Steadfast (for ever).
 Words|
28.
[51:59]
feinne lilleẕîne żalemû ẕenûbem miŝle ẕenûbi aṣḥâbihim felâ yesta`cilûn.فإن للذين ظلموا ذنوبا مثل ذنوب أصحابهم فلا يستعجلون
فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Elmalılı Şüphsiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler.
Y. AliFor the Wrong-doers, their portion is like unto the portion of their fellows (of earlier generations): then let them not ask Me to hasten (that portion)!
 Words|
29.
[51:60]
feveylül lilleẕîne keferû miy yevmihimü-lleẕî yû`adûn.فويل للذين كفروا من يومهم الذي يوعدون
فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Elmalılı Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakaları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!.
Y. AliWoe, then, to the Unbelievers, on account of that Day of theirs which they have been promised!
 Words|
30.
[52:12]
elleẕîne hüm fî ḫavḍiy yel`abûn.الذين هم في خوض يلعبون
الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ
Elmalılı Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.
Y. AliThat play (and paddle) in shallow trifles.
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17