1. [23:41] | feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü bilḥaḳḳi fece`alnâhüm guŝââ. febü`del lilḳavmi-żżâlimîn. | فأخذتهم الصيحة بالحق فجعلناهم غثاء فبعدا للقوم الظالمين فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاءً فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Nitekim, Hak tarafından korkuç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen çepeçevre kuşattık. Zalimler topluluğunun canı cehenneme! |
Y. Ali | Then the Blast overtook them with justice, and We made them as rubbish of dead leaves (floating on the stream of Time)! So away with the people who do wrong!
|
Words | | |
2. [23:44] | ŝümme erselnâ rusülenâ tetrâ. küllemâ câe ümmeter rasûlühâ keẕẕebûhü feetba`nâ ba`ḍahüm ba`ḍav vece`alnâhüm eḥâdîŝ. febü`del liḳavmil lâ yü'minûn. | ثم أرسلنا رسلنا تترى كل ما جاء أمة رسولها كذبوه فأتبعنا بعضهم بعضا وجعلناهم أحاديث فبعدا لقوم لا يؤمنون ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَا كُلَّ مَا جَاءَ أُمَّةً رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُم بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ فَبُعْدًا لِّقَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَ |
---|
Elmalılı | Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından (yokluğa) yuvarladık ve onları efsâne yaptık. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme! |
Y. Ali | Then sent We our messengers in succession: every time there came to a people their messenger, they accused him of falsehood: so We made them follow each other (in punishment): We made them as a tale (that is told): So away with a people that will not believe!
|
Words | | |
3. [23:46] | ilâ fir`avne vemeleihî festekberû vekânû ḳavmen `âlîn. | إلى فرعون وملئه فاستكبروا وكانوا قوما عالين إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلاَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَ |
---|
Elmalılı | Firavun'a ve ileri gelenlerine de (gönderdik). Bunun üzerine onlar kibire kapıldılar ve ululuk taslayan zorba bir kavim oldular. |
Y. Ali | To Pharaoh and his Chiefs: But these behaved insolently: they were an arrogant people.
|
Words | | |
4. [23:47] | feḳâlû enü'minü libeşerayni miŝlinâ veḳavmühümâ lenâ `âbidûn. | فقالوا أنؤمن لبشرين مثلنا وقومهما لنا عابدون فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ |
---|
Elmalılı | Onun için: Biz, dediler, "kavimleri bize kölelik ederken bizim benzerimiz olan bu iki adama inanacak mıyız?" |
Y. Ali | They said: "Shall we believe in two men like ourselves? And their people are subject to us!"
|
Words | | |
5. [23:73] | veinneke leted`ûhüm ilâ ṣirâṭim müsteḳîm. | وإنك لتدعوهم إلى صراط مستقيم وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ |
---|
Elmalılı | Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun. |
Y. Ali | But verily thou callest them to the Straight Way;
|
Words | | |
6. [23:94] | rabbi felâ tec`alnî fi-lḳavmi-żżâlimîn. | رب فلا تجعلني في القوم الظالمين رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Bu durumda beni, o zalimler topluluğunda bulundurma, Rabbim! |
Y. Ali | "Then, O my Lord! put me not amongst the people who do wrong!"
|
Words | | |
7. [23:106] | ḳâlû rabbenâ galebet `aleynâ şiḳvetünâ vekünnâ ḳavmen ḍâllîn. | قالوا ربنا غلبت علينا شقوتنا وكنا قوما ضالين قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ |
---|
Elmalılı | Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik. |
Y. Ali | They will say: "our Lord! Our misfortune overwhelmed us, and we became a people astray!
|
Words | | |
8. [24:37] | ricâlül lâ tülhîhim ticâratüv velâ bey`un `an ẕikri-llâhi veiḳâmi-ṣṣalâti veîtâi-zzekâti yeḫâfûne yevmen teteḳallebü fîhi-lḳulûbü vel'ebṣâr. | رجال لا تلهيهم تجارة ولا بيع عن ذكر الله وإقام الصلاة وإيتاء الزكاة يخافون يوما تتقلب فيه القلوب والأبصار رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ |
---|
Elmalılı | Birtakım insanlar (Allahı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar. |
Y. Ali | By men whom neither traffic nor merchandise can divert from the Remembrance of Allah, nor from regular Prayer, nor from the practice of regular Charity: Their (only) fear is for the Day when hearts and eyes will be transformed (in a world wholly new),-
|
Words | | |
9. [24:46] | leḳad enzelnâ âyâtim mübeyyinât. vellâhü yehdî mey yeşâü ilâ ṣirâṭim müsteḳîm. | لقد أنزلنا آيات مبينات والله يهدي من يشاء إلى صراط مستقيم لَقَدْ أَنزَلْنَا آيَاتٍ مُّبَيِّنَاتٍ وَاللَّهُ يَهْدِي مَن يَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ |
---|
Elmalılı | Andolsun biz (her şeyi) apaçık bildiren âyetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola iletir. |
Y. Ali | We have indeed sent down signs that make things manifest: and Allah guides whom He wills to a way that is straight.
|
Words | | |
10. [24:56] | veeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte veeṭî`ü-rrasûle le`alleküm türḥamûn. | وأقيموا الصلاة وآتوا الزكاة وأطيعوا الرسول لعلكم ترحمون وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
---|
Elmalılı | Hem namazı kılın, zekatı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz. |
Y. Ali | So establish regular Prayer and give regular Charity; and obey the Messenger; that ye may receive mercy.
|
Words | | |
11. [25:4] | veḳâle-lleẕîne keferû in hâẕâ illâ ifkün-fterâhü vee`ânehû `aleyhi ḳavmün âḫarûn. feḳad câû żulmev vezûrâ. | وقال الذين كفروا إن هذا إلا إفك افتراه وأعانه عليه قوم آخرون فقد جاءوا ظلما وزورا وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْمًا وَزُورًا |
---|
Elmalılı | İnkâr edenler: "Bu Kur'ân Muhammed'in uydurmasıdır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir" diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular. |
Y. Ali | But the misbelievers say: "Naught is this but a lie which he has forged, and others have helped him at it." In truth it is they who have put forward an iniquity and a falsehood.
|
Words | | |
12. [25:18] | ḳâlû sübḥâneke mâ kâne yembegî lenâ en netteḫiẕe min dûnike min evliyâe velâkim metta`tehüm veâbâehüm ḥattâ nesü-ẕẕikr. vekânû ḳavmem bûrâ. | قالوا سبحانك ما كان ينبغي لنا أن نتخذ من دونك من أولياء ولكن متعتهم وآباءهم حتى نسوا الذكر وكانوا قوما بورا قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنبَغِي لَنَا أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ وَلَكِن مَّتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّى نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا |
---|
Elmalılı | Onlar: "Sübhansın seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da senden başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular." derler. |
Y. Ali | They will say: "Glory to Thee! not meet was it for us that we should take for protectors others besides Thee: But Thou didst bestow, on them and their fathers, good things (in life), until they forgot the Message: for they were a people (worthless and) lost."
|
Words | | |
13. [25:30] | veḳâle-rrasûlü yâ rabbi inne ḳavmi-tteḫaẕû hâẕe-lḳur'âne mehcûrâ. | وقال الرسول يا رب إن قومي اتخذوا هذا القرآن مهجورا وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا |
---|
Elmalılı | Peygamber dedi ki: "Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'ân'ı terkedilmiş (bir şey yerinde) tuttular." |
Y. Ali | Then the Messenger will say: "O my Lord! Truly my people took this Qur'an for just foolish nonsense."
|
Words | | |
14. [25:36] | feḳulne-ẕhebâ ile-lḳavmi-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. fedemmernâhüm tedmîrâ. | فقلنا اذهبا إلى القوم الذين كذبوا بآياتنا فدمرناهم تدميرا فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْمِيرًا |
---|
Elmalılı | "Haydi âyetlerimizi yalan sayan o kavme gidin" dedik. Sonunda (yola gelmediklerinden) onları yerle bir ettik. |
Y. Ali | And We command: "Go ye both, to the people who have rejected our Signs:" And those (people) We destroyed with utter destruction.
|
Words | | |
15. [25:37] | veḳavme nûḥil lemmâ keẕẕebü-rrusüle agraḳnâhüm vece`alnâhüm linnâsi âyeh. vea`tednâ liżżâlimîne `aẕâben elîmâ. | وقوم نوح لما كذبوا الرسل أغرقناهم وجعلناهم للناس آية وأعتدنا للظالمين عذابا أليما وَقَوْمَ نُوحٍ لَّمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا |
---|
Elmalılı | Nuh kavmine gelince, Peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde, onları suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık. Biz zalimler için acıklı bir azab hazırlamışızdır. |
Y. Ali | And the people of Noah,- when they rejected the messengers, We drowned them, and We made them as a Sign for mankind; and We have prepared for (all) wrong-doers a grievous Penalty;-
|
Words | | |
16. [25:64] | velleẕîne yebîtûne lirabbihim süccedev veḳiyâmâ. | والذين يبيتون لربهم سجدا وقياما وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا |
---|
Elmalılı | Ve onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar. |
Y. Ali | Those who spend the night in adoration of their Lord prostrate and standing;
|
Words | | |
17. [25:66] | innehâ sâet müsteḳarrav vemüḳâmâ. | إنها ساءت مستقرا ومقاما إِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا |
---|
Elmalılı | Orası cidden ne kötü bir uğrak, ne kötü bir konaktır. |
Y. Ali | "Evil indeed is it as an abode, and as a place to rest in";
|
Words | | |
18. [25:67] | velleẕîne iẕâ enfeḳû lem yüsrifû velem yaḳtürû vekâne beyne ẕâlike ḳavâmâ. | والذين إذا أنفقوا لم يسرفوا ولم يقتروا وكان بين ذلك قواما وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا |
---|
Elmalılı | Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar. |
Y. Ali | Those who, when they spend, are not extravagant and not niggardly, but hold a just (balance) between those (extremes);
|
Words | | |
19. [25:69] | yüḍâ`af lehü-l`aẕâbü yevme-lḳiyâmeti veyaḫlüd fîhî mühânâ. | يضاعف له العذاب يوم القيامة ويخلد فيه مهانا يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا |
---|
Elmalılı | Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır. |
Y. Ali | (But) the Penalty on the Day of Judgment will be doubled to him, and he will dwell therein in ignominy,-
|
Words | | |
20. [25:76] | ḫâlidîne fîhâ. ḥasünet müsteḳarrav vemüḳâmâ. | خالدين فيها حسنت مستقرا ومقاما خَالِدِينَ فِيهَا حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا |
---|
Elmalılı | Orada ebedî kalacaklar, orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır. |
Y. Ali | Dwelling therein;- how beautiful an abode and place of rest!
|
Words | | |
21. [26:10] | veiẕ nâdâ rabbüke mûsâ eni-'ti-lḳavme-żżâlimîn. | وإذ نادى ربك موسى أن ائت القوم الظالمين وَإِذْ نَادَى رَبُّكَ مُوسَى أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi. |
Y. Ali | Behold, thy Lord called Moses: "Go to the people of iniquity,-
|
Words | | |
22. [26:11] | ḳavme fir`avn. elâ yetteḳûn. | قوم فرعون ألا يتقون قَوْمَ فِرْعَوْنَ أَلَا يَتَّقُونَ |
---|
Elmalılı | "Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?" |
Y. Ali | "The people of the Pharaoh: will they not fear Allah?"
|
Words | | |
23. [26:58] | vekünûziv vemeḳâmin kerîm. | وكنوز ومقام كريم وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ |
---|
Elmalılı | Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. |
Y. Ali | Treasures, and every kind of honourable position;
|
Words | | |
24. [26:70] | iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâ ta`büdûn. | إذ قال لأبيه وقومه ما تعبدون إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ |
---|
Elmalılı | Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti. |
Y. Ali | Behold, he said to his father and his people: "What worship ye?"
|
Words | | |
25. [26:105] | keẕẕebet ḳavmü nûḥin-lmürselîn. | كذبت قوم نوح المرسلين كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ |
---|
Elmalılı | Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti. |
Y. Ali | The people of Noah rejected the messengers.
|
Words | | |
26. [26:117] | ḳâle rabbi inne ḳavmî keẕẕebûn. | قال رب إن قومي كذبون قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ |
---|
Elmalılı | Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti." |
Y. Ali | He said: "O my Lord! truly my people have rejected me.
|
Words | | |
27. [26:160] | keẕẕebet ḳavmü lûṭini-lmürselîn. | كذبت قوم لوط المرسلين كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ |
---|
Elmalılı | Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. |
Y. Ali | The people of Lut rejected the messengers.
|
Words | | |
28. [26:166] | veteẕerûne mâ ḫaleḳa leküm rabbüküm min ezvâciküm. bel entüm ḳavmün `âdûn. | وتذرون ما خلق لكم ربكم من أزواجكم بل أنتم قوم عادون وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ |
---|
Elmalılı | "Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!" |
Y. Ali | "And leave those whom Allah has created for you to be your mates? Nay, ye are a people transgressing (all limits)!"
|
Words | | |
29. [26:182] | vezinû bilḳisṭâsi-lmüsteḳîm. | وزنوا بالقسطاس المستقيم وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ |
---|
Elmalılı | "Ve doğru terazi ile tartın." |
Y. Ali | "And weigh with scales true and upright.
|
Words | | |
30. [26:218] | elleẕî yerâke ḥîne teḳûm. | الذي يراك حين تقوم الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ |
---|
Elmalılı | O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. |
Y. Ali | Who seeth thee standing forth (in prayer),
|
Words | | |