Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 Surah :  54 - KamerGörüntülenen ayetler : 31 ... 55 | 55 - Sure no: 54
1.
[54:31]
innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir.إنا أرسلنا عليهم صيحة واحدة فكانوا كهشيم المحتظر
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ
Elmalılı Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.
Y. AliFor We sent against them a single Mighty Blast, and they became like the dry stubble used by one who pens cattle.
 Words|إنا - Indeed, We| أرسلنا - [We] sent| عليهم - upon them| صيحة - thunderous blast| واحدة - single,| فكانوا - and they became| كهشيم - like dry twig fragments| المحتظر - (used by) a fence builder.|
2.
[54:32]
veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.ولقد يسرنا القرآن للذكر فهل من مدكر
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
Elmalılı Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Y. AliAnd We have indeed made the Qur'an easy to understand and remember: then is there any that will receive admonition?
 Words|ولقد - And certainly| يسرنا - We have made easy| القرآن - the Quran| للذكر - for remembrance,| فهل - so is (there)| من - any| مدكر - who will receive admonition?|
3.
[54:33]
keẕẕebet ḳavmü lûṭim binnüẕür.كذبت قوم لوط بالنذر
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
Elmalılı Lût kavmi de uyarıları yalanladı.
Y. AliThe people of Lut rejected (his) warning.
 Words|كذبت - Denied| قوم - (the) people| لوط - (of) Lut,| بالنذر - the warnings.|
4.
[54:34]
innâ erselnâ `aleyhim ḥâṣiben illâ âle lûṭ. necceynâhüm biseḥar.إنا أرسلنا عليهم حاصبا إلا آل لوط نجيناهم بسحر
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ
Elmalılı Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık,
Y. AliWe sent against them a violent Tornado with showers of stones, (which destroyed them), except Lut's household: them We delivered by early Dawn,-
 Words|إنا - Indeed, We| أرسلنا - [We] sent| عليهم - upon them| حاصبا - a storm of stones,| إلا - except| آل - (the) family| لوط - (of) Lut,| نجيناهم - We saved them| بسحر - by dawn|
5.
[54:35]
ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera.نعمة من عندنا كذلك نجزي من شكر
نِعْمَةً مِّنْ عِندِنَا كَذَلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ
Elmalılı Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.
Y. AliAs a Grace from Us: thus do We reward those who give thanks.
 Words|نعمة - (As) a favor| من - from| عندنا - Us.| كذلك - Thus| نجزي - We reward| من - (one) who| شكر - (is) grateful.|
6.
[54:36]
veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür.ولقد أنذرهم بطشتنا فتماروا بالنذر
وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
Elmalılı (Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular,
Y. AliAnd (Lut) did warn them of Our Punishment, but they disputed about the Warning.
 Words|ولقد - And certainly| أنذرهم - he warned them| بطشتنا - (of) Our seizure,| فتماروا - but they disputed| بالنذر - the warnings.|
7.
[54:37]
veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.ولقد راودوه عن ضيفه فطمسنا أعينهم فذوقوا عذابي ونذر
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ
Elmalılı Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).
Y. AliAnd they even sought to snatch away his guests from him, but We blinded their eyes. (They heard:) "Now taste ye My Wrath and My Warning."
 Words|ولقد - And certainly| راودوه - they demanded from him| عن - they demanded from him| ضيفه - his guests,| فطمسنا - so We blinded| أعينهم - their eyes.| فذوقوا - "So taste| عذابي - My punishment| ونذر - and My warnings."|
8.
[54:38]
veleḳad ṣabbeḥahüm bükraten `aẕâbüm müsteḳirr.ولقد صبحهم بكرة عذاب مستقر
وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ
Elmalılı Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.
Y. AliEarly on the morrow an abiding Punishment seized them:
 Words|ولقد - And certainly| صبحهم - seized them in the morning| بكرة - early| عذاب - a punishment| مستقر - abiding.|
9.
[54:39]
feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.فذوقوا عذابي ونذر
فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ
Elmalılı "Azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).
Y. Ali"So taste ye My Wrath and My Warning."
 Words|فذوقوا - So taste| عذابي - My punishment| ونذر - and My warnings.|
10.
[54:40]
veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.ولقد يسرنا القرآن للذكر فهل من مدكر
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
Elmalılı Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Y. AliAnd We have indeed made the Qur'an easy to understand and remember: then is there any that will receive admonition?
 Words|ولقد - And certainly| يسرنا - We have made easy| القرآن - the Quran| للذكر - for remembrance,| فهل - so is (there)| من - any| مدكر - who will receive admonition?|
11.
[54:41]
veleḳad câe âle fir`avne-nnüẕür.ولقد جاء آل فرعون النذر
وَلَقَدْ جَاءَ آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ
Elmalılı Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.
Y. AliTo the People of Pharaoh, too, aforetime, came Warners (from Allah).
 Words|ولقد - And certainly| جاء - came| آل - (to the) people| فرعون - (of) Firaun| النذر - warnings.|
12.
[54:42]
keẕẕebû biâyâtinâ küllihâ feeḫaẕnâhüm aḫẕe `azîzim muḳtedir.كذبوا بآياتنا كلها فأخذناهم أخذ عزيز مقتدر
كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ
Elmalılı Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık. Bu kıssalardan hisseye gelince;
Y. AliThe (people) rejected all Our Signs; but We seized them with such Penalty (as comes) from One Exalted in Power, able to carry out His Will.
 Words|كذبوا - They denied| بآياتنا - Our Signs,| كلها - all of them,| فأخذناهم - so We seized them| أخذ - (with) a seizure| عزيز - (of) All-Mighty,| مقتدر - (the) Powerful One.|
13.
[54:43]
eküffâruküm ḫayrum min ülâiküm em leküm berâetün fi-zzübür.أكفاركم خير من أولئكم أم لكم براءة في الزبر
أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُوْلَئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءَةٌ فِي الزُّبُرِ
Elmalılı Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var?
Y. AliAre your Unbelievers, (O Quraish), better than they? Or have ye an immunity in the Sacred Books?
 Words|أكفاركم - Are your disbelievers,| خير - better| من - than| أولئكم - those,| أم - or| لكم - for you| براءة - (is) an exemption| في - in| الزبر - the Scriptures?|
14.
[54:44]
em yeḳûlûne naḥnü cemî`um münteṣir.أم يقولون نحن جميع منتصر
أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ
Elmalılı Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar?
Y. AliOr do they say: "We acting together can defend ourselves"?
 Words|أم - Or| يقولون - (do) they say,| نحن - "We| جميع - (are) an assembly| منتصر - helping (each other)?"|
15.
[54:45]
seyühzemü-lcem`u veyüvellûne-ddübüra.سيهزم الجمع ويولون الدبر
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
Elmalılı Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır.
Y. AliSoon will their multitude be put to flight, and they will show their backs.
 Words|سيهزم - Soon will be defeated| الجمع - (their) assembly,| ويولون - and they will turn| الدبر - (their) backs.|
16.
[54:46]
beli-ssâ`atü mev`idühüm vessâ`atü edhâ veemerr.بل الساعة موعدهم والساعة أدهى وأمر
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأَمَرُّ
Elmalılı Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır.
Y. AliNay, the Hour (of Judgment) is the time promised them (for their full recompense): And that Hour will be most grievous and most bitter.
 Words|بل - Nay,| الساعة - the Hour| موعدهم - (is) their promised time,| والساعة - and the Hour| أدهى - (will be) more grievous| وأمر - and more bitter.|
17.
[54:47]
inne-lmücrimîne fî ḍalâliv vesü`ur.إن المجرمين في ضلال وسعر
إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
Elmalılı Muhakkak ki suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
Y. AliTruly those in sin are the ones straying in mind, and mad.
 Words|إن - Indeed,| المجرمين - the criminals| في - (are) in| ضلال - an error| وسعر - and madness.|
18.
[54:48]
yevme yüsḥabûne fi-nnâri `alâ vucûhihim. ẕûḳû messe seḳara.يوم يسحبون في النار على وجوههم ذوقوا مس سقر
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Elmalılı O gün yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler, "Cehennemin dokunuşunu tadın!" (denilecek).
Y. AliThe Day they will be dragged through the Fire on their faces, (they will hear:) "Taste ye the touch of Hell!"
 Words|يوم - (The) Day| يسحبون - they will be dragged| في - into| النار - the Fire| على - on| وجوههم - their faces,| ذوقوا - "Taste| مس - (the) touch| سقر - (of) Hell."|
19.
[54:49]
innâ külle şey'in ḫalaḳnâhü biḳader.إنا كل شيء خلقناه بقدر
إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
Elmalılı Haberiniz olsun ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık.
Y. AliVerily, all things have We created in proportion and measure.
 Words|إنا - Indeed, [We]| كل - every| شيء - thing| خلقناه - We created it| بقدر - by a measure.|
20.
[54:50]
vemâ emrunâ illâ vâḥidetün kelemḥim bilbeṣar.وما أمرنا إلا واحدة كلمح بالبصر
وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
Elmalılı Buyruğumuz yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir.
Y. AliAnd Our Command is but a single (Act),- like the twinkling of an eye.
 Words|وما - And not| أمرنا - (is) Our Command| إلا - but| واحدة - one,| كلمح - like the twinkling| بالبصر - (of) the eye.|
21.
[54:51]
veleḳad ehleknâ eşyâ`aküm fehel mim müddekir.ولقد أهلكنا أشياعكم فهل من مدكر
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
Elmalılı Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur?
Y. AliAnd (oft) in the past, have We destroyed gangs like unto you: then is there any that will receive admonition?
 Words|ولقد - And certainly| أهلكنا - We destroyed| أشياعكم - your kinds,| فهل - so is (there)| من - any| مدكر - who will receive admonition?|
22.
[54:52]
veküllü şey'in fe`alûhü fi-zzübür.وكل شيء فعلوه في الزبر
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
Elmalılı İşledikleri her şey, kitaplarda mevcuttur.
Y. AliAll that they do is noted in (their) Books (of Deeds):
 Words|وكل - And every| شيء - thing| فعلوه - they did| في - (is) in| الزبر - the written records.|
23.
[54:53]
veküllü ṣagîriv vekebîrim müsteṭar.وكل صغير وكبير مستطر
وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ
Elmalılı Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.
Y. AliEvery matter, small and great, is on record.
 Words|وكل - And every| صغير - small| وكبير - and big| مستطر - (is) written down.|
24.
[54:54]
inne-lmütteḳîne fî cennâtiv veneher.إن المتقين في جنات ونهر
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ
Elmalılı Takva sahipleri cennetlerde, nur içindedirler.
Y. AliAs to the Righteous, they will be in the midst of Gardens and Rivers,
 Words|إن - Indeed,| المتقين - the righteous| في - (will be) in| جنات - gardens| ونهر - and river,|
25.
[54:55]
fî maḳ`adi ṣidḳin `inde melîkim muḳtedir.في مقعد صدق عند مليك مقتدر
فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍ
Elmalılı Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarındadırlar.
Y. AliIn an Assembly of Truth, in the Presence of a Sovereign Omnipotent.
 Words|في - In| مقعد - a seat| صدق - (of) honor| عند - near| مليك - a King| مقتدر - Most Powerful.|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17