Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 Surah :  26 - ŞuaraGörüntülenen ayetler : 151 ... 180 | 227 - Sure no: 26
1.
[26:151]
velâ tüṭî`û emra-lmüsrifîn.ولا تطيعوا أمر المسرفين
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ
Elmalılı "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın."
Y. Ali"And follow not the bidding of those who are extravagant,-
 Words|ولا - And (do) not| تطيعوا - obey| أمر - (the) command| المسرفين - (of) the transgressors,|
2.
[26:152]
elleẕîne yüfsidûne fi-l'arḍi velâ yuṣliḥûn.الذين يفسدون في الأرض ولا يصلحون
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Elmalılı "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın."
Y. Ali"Who make mischief in the land, and mend not (their ways)."
 Words|الذين - Those who| يفسدون - spread corruption| في - in| الأرض - the earth| ولا - and (do) not| يصلحون - reform."|
3.
[26:153]
ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.قالوا إنما أنت من المسحرين
قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
Elmalılı "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!"
Y. AliThey said: "Thou art only one of those bewitched!
 Words|قالوا - They said,| إنما - "Only| أنت - you| من - (are) of| المسحرين - those bewitched.|
4.
[26:154]
mâ ente illâ beşerum miŝlünâ. fe'ti biâyetin in künte mine-ṣṣâdiḳîn.ما أنت إلا بشر مثلنا فأت بآية إن كنت من الصادقين
مَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Elmalılı "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir."
Y. Ali"Thou art no more than a mortal like us: then bring us a Sign, if thou tellest the truth!"
 Words|ما - Not| أنت - you| إلا - (are) except| بشر - a man| مثلنا - like us,| فأت - so bring| بآية - a sign,| إن - if| كنت - you| من - (are) of| الصادقين - the truthful."|
5.
[26:155]
ḳâle hâẕihî nâḳatül lehâ şirbüv veleküm şirbü yevmim ma`lûm.قال هذه ناقة لها شرب ولكم شرب يوم معلوم
قَالَ هَذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
Elmalılı Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi.
Y. AliHe said: "Here is a she-camel: she has a right of watering, and ye have a right of watering, (severally) on a day appointed.
 Words|قال - He said,| هذه - "This| ناقة - (is) a she-camel.| لها - For her| شرب - (is a share of) drink,| ولكم - and for you| شرب - (is a share of) drink| يوم - (on) a day| معلوم - known.|
6.
[26:156]
velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕeküm `aẕâbü yevmin `ażîm.ولا تمسوها بسوء فيأخذكم عذاب يوم عظيم
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Elmalılı "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir."
Y. Ali"Touch her not with harm, lest the Penalty of a Great Day seize you."
 Words|ولا - And (do) not| تمسوها - touch her| بسوء - with harm,| فيأخذكم - lest seize you| عذاب - (the) punishment| يوم - (of) a Day| عظيم - Great."|
7.
[26:157]
fe`aḳarûhâ feaṣbeḥû nâdimîn.فعقروها فأصبحوا نادمين
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ
Elmalılı Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular.
Y. AliBut they ham-strung her: then did they become full of regrets.
 Words|فعقروها - But they hamstrung her,| فأصبحوا - then they became| نادمين - regretful.|
8.
[26:158]
feeḫaẕehümü-l`aẕâb. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.فأخذهم العذاب إن في ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين
فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Elmalılı Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
Y. AliBut the Penalty seized them. Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.
 Words|فأخذهم - So seized them| العذاب - the punishment.| إن - Indeed,| في - in| ذلك - that| لآية - surely is a sign,| وما - but not| كان - are| أكثرهم - most of them| مؤمنين - believers.|
9.
[26:159]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|وإن - And indeed,| ربك - your Lord,| لهو - surely He| العزيز - (is) the All-Mighty,| الرحيم - the Most Merciful.|
10.
[26:160]
keẕẕebet ḳavmü lûṭini-lmürselîn.كذبت قوم لوط المرسلين
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Y. AliThe people of Lut rejected the messengers.
 Words|كذبت - Denied,| قوم - (the) people| لوط - (of) Lut,| المرسلين - the Messengers.|
11.
[26:161]
iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm lûṭun elâ tetteḳûn.إذ قال لهم أخوهم لوط ألا تتقون
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan kormaz mısınız?"
Y. AliBehold, their brother Lut said to them: "Will ye not fear (Allah)?
 Words|إذ - When| قال - said| لهم - to them| أخوهم - their brother| لوط - Lut,| ألا - "Will not| تتقون - you fear (Allah)?|
12.
[26:162]
innî leküm rasûlün emîn.إني لكم رسول أمين
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
Y. Ali"I am to you a messenger worthy of all trust.
 Words|إني - Indeed, I am| لكم - to you| رسول - a Messenger| أمين - trustworthy.|
13.
[26:163]
fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.فاتقوا الله وأطيعون
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
Y. Ali"So fear Allah and obey me.
 Words|فاتقوا - So fear| الله - Allah| وأطيعون - and obey me.|
14.
[26:164]
vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
Y. Ali"No reward do I ask of you for it: my reward is only from the lord of the Worlds.
 Words|وما - And not| أسألكم - I ask you| عليه - for it| من - any| أجر - payment| إن - Not| أجري - (is) my payment| إلا - except| على - from| رب - (the) Lord| العالمين - (of) the worlds.|
15.
[26:165]
ete'tûne-ẕẕükrâne mine-l`âlemîn.أتأتون الذكران من العالمين
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?"
Y. Ali"Of all the creatures in the world, will ye approach males,
 Words|أتأتون - Do you approach| الذكران - the males| من - among| العالمين - the worlds|
16.
[26:166]
veteẕerûne mâ ḫaleḳa leküm rabbüküm min ezvâciküm. bel entüm ḳavmün `âdûn.وتذرون ما خلق لكم ربكم من أزواجكم بل أنتم قوم عادون
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
Elmalılı "Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!"
Y. Ali"And leave those whom Allah has created for you to be your mates? Nay, ye are a people transgressing (all limits)!"
 Words|وتذرون - And you leave| ما - what| خلق - created| لكم - for you| ربكم - your Lord,| من - of| أزواجكم - your mates?| بل - Nay,| أنتم - you| قوم - (are) a people| عادون - transgressing."|
17.
[26:167]
ḳâlû leil lem tentehi yâ lûṭu letekûnenne mine-lmuḫracîn.قالوا لئن لم تنته يا لوط لتكونن من المخرجين
قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
Elmalılı Onlar şöyle dediler: "Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın."
Y. AliThey said: "If thou desist not, O Lut! thou wilt assuredly be cast out!"
 Words|قالوا - They said,| لئن - "If| لم - not| تنته - you desist,| يا - O| لوط - O Lut!| لتكونن - Surely, you will be| من - of| المخرجين - the ones driven out."|
18.
[26:168]
ḳâle innî li`ameliküm mine-lḳâlîn.قال إني لعملكم من القالين
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ
Elmalılı Lût "Doğrusu ben, dedi, sizin bu işinize buğzedenlerdenim."
Y. AliHe said: "I do detest your doings."
 Words|قال - He said,| إني - "Indeed, I am| لعملكم - (of) your deed| من - of| القالين - those who detest.|
19.
[26:169]
rabbi neccinî veehlî mimmâ ya`melûn.رب نجني وأهلي مما يعملون
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
Elmalılı "Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapageldiklerin(in vebalin)den kurtar."
Y. Ali"O my Lord! deliver me and my family from such things as they do!"
 Words|رب - My Lord!| نجني - Save me| وأهلي - and my family| مما - from what| يعملون - they do."|
20.
[26:170]
fenecceynâhü veehlehû ecme`în.فنجيناه وأهله أجمعين
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık,
Y. AliSo We delivered him and his family,- all
 Words|فنجيناه - So We saved him| وأهله - and his family| أجمعين - all,|
21.
[26:171]
illâ `acûzen fi-lgâbirîn.إلا عجوزا في الغابرين
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Elmalılı Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.
Y. AliExcept an old woman who lingered behind.
 Words|إلا - Except| عجوزا - an old woman,| في - (was) among| الغابرين - those who remained behind.|
22.
[26:172]
ŝümme demmerne-l'âḫarîn.ثم دمرنا الآخرين
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
Elmalılı Sonra geridekilerin hepsini helak ettik.
Y. AliBut the rest We destroyed utterly.
 Words|ثم - Then| دمرنا - We destroyed| الآخرين - the others.|
23.
[26:173]
veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fesâe meṭaru-lmünẕerîn.وأمطرنا عليهم مطرا فساء مطر المنذرين
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنذَرِينَ
Elmalılı Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!
Y. AliWe rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)!
 Words|وأمطرنا - And We rained| عليهم - upon them| مطرا - a rain,| فساء - and evil was| مطر - (was) the rain| المنذرين - (on) those who were warned.|
24.
[26:174]
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.إن في ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Elmalılı Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.
Y. AliVerily in this is a Sign: but most of them do not believe.
 Words|إن - Indeed,| في - in| ذلك - that| لآية - surely is a sign,| وما - but not| كان - are| أكثرهم - most of them| مؤمنين - believers.|
25.
[26:175]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might Most Merciful.
 Words|وإن - And indeed,| ربك - your Lord,| لهو - surely, He| العزيز - (is) the All-Mighty,| الرحيم - the Most Merciful.|
26.
[26:176]
keẕẕebe aṣḥâbü-l'eyketi-lmürselîn.كذب أصحاب الأيكة المرسلين
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Y. AliThe Companions of the Wood rejected the messengers.
 Words|كذب - Denied| أصحاب - (the) companions| الأيكة - (of the) Wood,| المرسلين - the Messengers.|
27.
[26:177]
iẕ ḳâle lehüm şu`aybün elâ tetteḳûn.إذ قال لهم شعيب ألا تتقون
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Y. AliBehold, Shu'aib said to them: "Will ye not fear (Allah)?
 Words|إذ - When,| قال - said| لهم - to them| شعيب - Shuaib,| ألا - "Will not| تتقون - you fear (Allah)?|
28.
[26:178]
innî leküm rasûlün emîn.إني لكم رسول أمين
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
Y. Ali"I am to you a messenger worthy of all trust.
 Words|إني - Indeed, I am| لكم - to you| رسول - a Messenger| أمين - trustworthy.|
29.
[26:179]
fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.فاتقوا الله وأطيعون
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
Y. Ali"So fear Allah and obey me.
 Words|فاتقوا - So fear| الله - Allah| وأطيعون - and obey me.|
30.
[26:180]
vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir."
Y. Ali"No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
 Words|وما - And not| أسألكم - I ask (of) you| عليه - for it| من - any| أجر - payment.| إن - Not| أجري - (is) my payment| إلا - except| على - from| رب - (the) Lord| العالمين - (of) the worlds.|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17