Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 Surah :  26 - ŞuaraGörüntülenen ayetler : 181 ... 210 | 227 - Sure no: 26
1.
[26:181]
evfü-lkeyle velâ tekûnû mine-lmuḫsirîn.أوفوا الكيل ولا تكونوا من المخسرين
أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ
Elmalılı "Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın."
Y. Ali"Give just measure, and cause no loss (to others by fraud).
 Words|أوفوا - Give full| الكيل - measure| ولا - and (do) not| تكونوا - be| من - of| المخسرين - those who cause loss.|
2.
[26:182]
vezinû bilḳisṭâsi-lmüsteḳîm.وزنوا بالقسطاس المستقيم
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
Elmalılı "Ve doğru terazi ile tartın."
Y. Ali"And weigh with scales true and upright.
 Words|وزنوا - And weigh| بالقسطاس - with a balance,| المستقيم - [the] even.|
3.
[26:183]
velâ tebḫasü-nnâse eşyâehüm velâ ta`ŝev fi-l'arḍi müfsidîn.ولا تبخسوا الناس أشياءهم ولا تعثوا في الأرض مفسدين
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Elmalılı "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."
Y. Ali"And withhold not things justly due to men, nor do evil in the land, working mischief.
 Words|ولا - And (do) not| تبخسوا - deprive| الناس - people| أشياءهم - (of) their things,| ولا - and (do) not| تعثوا - commit evil| في - in| الأرض - the earth,| مفسدين - spreading corruption.|
4.
[26:184]
vetteḳu-lleẕî ḫaleḳaküm velcibillete-l'evvelîn.واتقوا الذي خلقكم والجبلة الأولين
وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı "O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun."
Y. Ali"And fear Him Who created you and (who created) the generations before (you)"
 Words|واتقوا - And fear| الذي - the One Who| خلقكم - created you| والجبلة - and the generations| الأولين - the former."|
5.
[26:185]
ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.قالوا إنما أنت من المسحرين
قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
Elmalılı Onlar şöyle dediler: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin."
Y. AliThey said: "Thou art only one of those bewitched!
 Words|قالوا - They said,| إنما - "Only| أنت - you| من - (are) of| المسحرين - those bewitched.|
6.
[26:186]
vemâ ente illâ beşer miŝlünâ vein neżunnüke lemine-lkâẕibîn.وما أنت إلا بشر مثلنا وإن نظنك لمن الكاذبين
وَمَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ
Elmalılı "Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz."
Y. Ali"Thou art no more than a mortal like us, and indeed we think thou art a liar!
 Words|وما - And not| أنت - you| إلا - (are) except| بشر - a man| مثلنا - like us,| وإن - and indeed,| نظنك - we think you| لمن - surely (are) of| الكاذبين - the liars.|
7.
[26:187]
feesḳiṭ `aleynâ kisefem mine-ssemâi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.فأسقط علينا كسفا من السماء إن كنت من الصادقين
فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ السَّمَاءِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Elmalılı "Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver."
Y. Ali"Now cause a piece of the sky to fall on us, if thou art truthful!"
 Words|فأسقط - Then cause to fall| علينا - upon us| كسفا - fragments| من - of| السماء - the sky,| إن - if| كنت - you are| من - of| الصادقين - the truthful."|
8.
[26:188]
ḳâle rabbî a`lemü bimâ ta`melûn.قال ربي أعلم بما تعملون
قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Elmalılı Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.
Y. AliHe said: "My Lord knows best what ye do."
 Words|قال - He said,| ربي - "My Lord| أعلم - knows best| بما - of what| تعملون - you do."|
9.
[26:189]
fekeẕẕebûhü feeḫaẕehüm `aẕâbü yevmi-żżulleh. innehû kâne `aẕâbe yevmin `ażîm.فكذبوه فأخذهم عذاب يوم الظلة إنه كان عذاب يوم عظيم
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi!
Y. AliBut they rejected him. Then the punishment of a day of overshadowing gloom seized them, and that was the Penalty of a Great Day.
 Words|فكذبوه - But they denied him,| فأخذهم - so seized them| عذاب - (the) punishment| يوم - (of the) day| الظلة - (of) the shadow.| إنه - Indeed, it| كان - was| عذاب - (the) punishment| يوم - (of) a Day| عظيم - Great.|
10.
[26:190]
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.إن في ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Elmalılı Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.
Y. AliVerily in that is a Sign: but most of them do not believe.
 Words|إن - Indeed,| في - in| ذلك - that| لآية - surely, is a sign| وما - but not| كان - are| أكثرهم - most of them| مؤمنين - believers.|
11.
[26:191]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|وإن - And indeed,| ربك - your Lord| لهو - surely, He| العزيز - (is) the All-Mighty,| الرحيم - the Most Merciful.|
12.
[26:192]
veinnehû letenzîlü rabbi-l`âlemîn.وإنه لتنزيل رب العالمين
وَإِنَّهُ لَتَنْزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
Y. AliVerily this is a Revelation from the Lord of the Worlds:
 Words|وإنه - And indeed, it| لتنزيل - surely, is a Revelation| رب - (of the) Lord| العالمين - (of) the worlds.|
13.
[26:193]
nezele bihi-rrûḥu-l'emîn.نزل به الروح الأمين
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
Elmalılı (Resulüm!) Onu Rûhu'lemin (Cebrail) indirdi;
Y. AliWith it came down the spirit of Faith and Truth-
 Words|نزل - Has brought it down,| به - Has brought it down,| الروح - the Spirit| الأمين - [the] Trustworthy,|
14.
[26:194]
`alâ ḳalbike litekûne mine-lmünẕirîn.على قلبك لتكون من المنذرين
عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ
Elmalılı Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;
Y. AliTo thy heart and mind, that thou mayest admonish.
 Words|على - Upon| قلبك - your heart,| لتكون - that you may be| من - of| المنذرين - the warners|
15.
[26:195]
bilisânin `arabiyyim mübîn.بلسان عربي مبين
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ
Elmalılı Açık parlak bir Arapça lisan ile.
Y. AliIn the perspicuous Arabic tongue.
 Words|بلسان - In language| عربي - Arabic| مبين - clear.|
16.
[26:196]
veinnehû lefî zübüri-l'evvelîn.وإنه لفي زبر الأولين
وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı.
Y. AliWithout doubt it is (announced) in the mystic Books of former peoples.
 Words|وإنه - And indeed, it| لفي - surely, (is) in| زبر - (the) Scriptures| الأولين - (of) the former (people).|
17.
[26:197]
evelem yekül lehüm âyeten ey ya`lemehû `ulemâü benî isrâîl.أولم يكن لهم آية أن يعلمه علماء بني إسرائيل
أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ
Elmalılı İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?
Y. AliIs it not a Sign to them that the Learned of the Children of Israel knew it (as true)?
 Words|أولم - Is it not| يكن - Is it not| لهم - to them| آية - a sign| أن - that| يعلمه - know it| علماء - (the) scholars| بني - (of the) Children| إسرائيل - (of) Israel?|
18.
[26:198]
velev nezzelnâhü `alâ ba`ḍi-l'a`cemîn.ولو نزلناه على بعض الأعجمين
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَى بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ
Elmalılı Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
Y. AliHad We revealed it to any of the non-Arabs,
 Words|ولو - And if| نزلناه - We (had) revealed it| على - to| بعض - any| الأعجمين - (of) the non-Arabs|
19.
[26:199]
feḳara'ehû `aleyhim mâ kânû bihî mü'minîn.فقرأه عليهم ما كانوا به مؤمنين
فَقَرَأَهُ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ
Elmalılı Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
Y. AliAnd had he recited it to them, they would not have believed in it.
 Words|فقرأه - And he (had) recited it| عليهم - to them,| ما - not| كانوا - they would| به - in it| مؤمنين - (be) believers.|
20.
[26:200]
keẕâlike seleknâhü fî ḳulûbi-lmücrimîn.كذلك سلكناه في قلوب المجرمين
كَذَلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
Y. AliThus have We caused it to enter the hearts of the sinners.
 Words|كذلك - Thus| سلكناه - We have inserted it| في - into| قلوب - (the) hearts| المجرمين - (of) the criminals.|
21.
[26:201]
lâ yü'minûne bihî ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.لا يؤمنون به حتى يروا العذاب الأليم
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
Elmalılı Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
Y. AliThey will not believe in it until they see the grievous Penalty;
 Words|لا - Not| يؤمنون - they will believe| به - in it| حتى - until| يروا - they see| العذاب - the punishment| الأليم - [the] painful.|
22.
[26:202]
feye'tiyehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.فيأتيهم بغتة وهم لا يشعرون
فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Elmalılı İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
Y. AliBut the (Penalty) will come to them of a sudden, while they perceive it not;
 Words|فيأتيهم - And it will come to them| بغتة - suddenly,| وهم - while they| لا - (do) not| يشعرون - perceive.|
23.
[26:203]
feyeḳûlû hel naḥnü münżarûn.فيقولوا هل نحن منظرون
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ
Elmalılı O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.
Y. AliThen they will say: "Shall we be respited?"
 Words|فيقولوا - Then they will say,| هل - "Are| نحن - we| منظرون - (to be) reprieved?"|
24.
[26:204]
efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.أفبعذابنا يستعجلون
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Elmalılı (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.
Y. AliDo they then ask for Our Penalty to be hastened on?
 Words|أفبعذابنا - So is it for Our punishment| يستعجلون - they wish to hasten?|
25.
[26:205]
eferaeyte im metta`nâhüm sinîn.أفرأيت إن متعناهم سنين
أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ
Elmalılı Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,
Y. AliSeest thou? If We do let them enjoy (this life) for a few years,
 Words|أفرأيت - Then have you seen| إن - if| متعناهم - We let them enjoy| سنين - (for) years|
26.
[26:206]
ŝümme câehüm mâ kânû yû`adûn.ثم جاءهم ما كانوا يوعدون
ثُمَّ جَاءَهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ
Elmalılı Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,
Y. AliYet there comes to them at length the (Punishment) which they were promised!
 Words|ثم - Then| جاءهم - comes to them| ما - what| كانوا - they were| يوعدون - promised|
27.
[26:207]
mâ agnâ `anhüm mâ kânû yümette`ûn.ما أغنى عنهم ما كانوا يمتعون
مَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ
Elmalılı O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.
Y. AliIt will profit them not that they enjoyed (this life)!
 Words|ما - Not| أغنى - (will) avail| عنهم - them| ما - what| كانوا - enjoyment they were given?| يمتعون - enjoyment they were given?|
28.
[26:208]
vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ lehâ münẕirûn.وما أهلكنا من قرية إلا لها منذرون
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
Elmalılı Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
Y. AliNever did We destroy a population, but had its warners -
 Words|وما - And not| أهلكنا - We destroyed| من - any| قرية - town| إلا - but| لها - it had| منذرون - warners|
29.
[26:209]
ẕikrâ. vemâ künnâ żâlimîn.ذكرى وما كنا ظالمين
ذِكْرَى وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ
Elmalılı (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.
Y. AliBy way of reminder; and We never are unjust.
 Words|ذكرى - (To) remind,| وما - and not| كنا - We are| ظالمين - unjust.|
30.
[26:210]
vemâ tenezzelet bihi-şşeyâṭîn.وما تنزلت به الشياطين
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ
Elmalılı Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.
Y. AliNo evil ones have brought down this (Revelation):
 Words|وما - And not| تنزلت - have brought it down| به - have brought it down| الشياطين - the devils.|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17